Balık Felsefesi
- Stephen Lundin
- 28 Kas 2016
- 3 dakikada okunur
Dr Stephen Lundin, Minnesota Üniversitesinde, “Endüstri ve Eğitim Psikolojisi” dalında doktorasını tamamlamış olan bir Psikoloji doktorudur. Kendisi pek çok farklı alanda deneyim sahibi olmasının yanında iş yönetimi eğitimlerinde de ün kazanmış bir yazardır.
Dr Stephen Lundin “Fish”, “Fish Tales”, ve “Fish Sticks” kitaplarının yazarıdır. Bu kitapların hepsi en çok satanlar listesinde yer almış ve yönetim alanında Fish Felsefesi diye bir kavramın doğmasına vesile olmuştur.
Felsefe deyince anlaması zor ve karmaşık gelebilir, aslında “Fish Felsefesi” nin kaynağı tahmin ettiğiniz kadar karmaşık değil, aksine çok basit. Dr Stephen Lundin, bir gün bir arkadaşı ile Seattle da gezerken, yolları tesadüfen bir balık pazarına düşüyor. Orada gördüğü manzara kendisini bu alanda düşünmeye ve inceleme yapmaya sevk ediyor. Pike Place isimli balık pazarının bugüne kadar gördüklerinden bir farkı var. Bu fark, pazarın yeri, kuruluşu, satılan balıklar ve fiyatlarla ilgili değil. Bu balık pazarının farkı içerisinde çalışan personel ve personelin işine karşı yaklaşımı. Balık pazarını gezerken karşılaştıkları manzara herkesin keyif alacağı bir manzara. Satış yapanlar, sadece balık satmıyor, kendilerini ve müşterilerini eğlendiriyorlar, ve oradan alışveriş yapan herkes çok keyifli ayrılıyor. Bunun sebebi personelin müşteriye karşı yaklaşımı, ve işini yaparken son derece neşeli ve sevecen davranması. Balıklar ve Istakozlar havada uçuşuyor, sürekli şakalar yapılıyor, sanki bir oyun oynanıyor gibi müşterilerde bu oyunun içerisine dahil ediliyor ve balık pazarı bir şölen yeri havasına bürünüyor. Sonuçta bu pazara gelen müşteriler hem alışveriş yapıyorlar, hem de çok eğleniyorlar.
Bu manzara karşısında Dr Stephen Lundin kayıtsız kalamıyor ve konuyu inceleme gereği hissediyor. Balık pazarının çalışmasını kayda alıyor, orada çalışanlarla ve alışveriş yapan müşterilerle tek tek röportajlar yapıyor. Ve bu araştırmadan çıkan sonucun tüm iş ortamlarında uygulanması durumunda aynı başarılı sonuçların alınabileceğini ispatlıyor. Bunun üzerine “Fish Felsefesi” yaratılmış oluyor.
“Fish Felsefesi” dört temel prensipten oluşuyor.
Eğlen Her iş ortamı keyifli ve eğlenceli hale getirilebilir. Bu işi savsaklamak yada aksatmak anlamına gelmez. Eğlenmek ve işi keyifli hale getirmek sadece bir eylem değildir, görevlere yeni bir enerji katan ve yaratıcılığı ateşleyen bir anlayıştır.
Mutlu Et Küçük bir hoşluk veya unutulmaz bir katkı sağlayarak başka birini bir an mutlu ettiğinizde, sıradan karşılaşmaları bile özel hatıralara dönüştürebilirsiniz. Deneyim yaratın.
Kendini ver Kendimizi yaptığımız işe vermek, tüm gayreti göstermenin ve bunalımla savaşmanın yoludur. Kerhen veya yarım yamalak gayret göstererek bir işi yapmak, kişinin hem kendisine hem de işine olan saygısını azaltır ve kişiyi yıpratır. Kendini vererek yapılan işte elde edilen verim çok daha yüksek olacaktır.
Tutumunu Seç Hayatta her zaman seçme şansına sahibiz. Hayatımızı yönlendiren en önemli kararlar, olaylar karşısında yapacağımız seçimlerdir. Balık pazarından bir kişi ile yapılan röportajda kendisi konuyu şu şekilde ifade ediyor. "Her sabah 5 da kalkıp 6 da işe gelmek zorundayım. Sabah kalktığımda seçeceğim tutum, bütün günümün nasıl geçeceğini belirleyecektir. O yüzden ben her sabah, sevdiğim işe gideceğimi ve yine eğlenceli bir gün geçireceğimi düşünerek dinç kalkıyorum."
Aslında bu felsefenin özünde yazarın ifade ettiği çok temel bir konu var. Hepimiz hayatımızın büyük kısmını iş ortamında geçiriyoruz. Eşimizden ve çocuğumuzdan daha çok mesai arkadaşlarımızla beraber oluyoruz. Bu süreyi nasıl geçireceğimiz bizim elimizde; bizim tutumlarımız, sonuçta bize daha mutlu ve başarılı bir hayatın yolunu açacağı gibi, çalıştığımız kurumunda başarısının temelini oluşturacaktır.
Stephen Lundin ile İstanbul da verdiği bir eğitim de birlikte çalışma ve kendisinden bu eğitimi bizzat alma şansına sahip oldum. O zaman Bankada Yöneticilik yapıyordum. Şu soruyu sorduğumu hatırlıyorum. "Bankada biz çok ciddi bir iş yapıyoruz! Balık pazarında olduğu gibi balıkları havada fırlatıp müşterileri eğlendirecek ortamı nasıl yaratabiliriz?" Şimdi bana bile çok saçma gelen bu soruya kendisi büyük bir sabırla dinlemiş ve uzun bir cevap vermişti. Oysa şimdi yeni kuşaklara baktığımızda hepsi iş ortamında eğlenmek istiyorlar... Google, Apple gibi yeni nesil şirketlerin ofis ortamları bu tip beklentileri karşılamak ve yaratıcılığı desteklemek amacıyla çok farklı düzenleniyor. Reklam ajanslarında alıştığımız pek çok kurumsal kısıtlama kaldırılmış durumda... Bankalar bile kendi içlerinde yarattıkları Akademi bölümlerinin iş ortamlarını renkli ve eğlenceli hale getirmek için çok çaba sarfediyor. Dolayısıyla bu felsefeyi her türlü iş ortamında uygulayabilmek mümkün.
Hem çalışalım, hem eğlenelim hem de öğrenelim. Doğru tavırla bunların hepsini bir arada barındırmak ve enerjisi yüksek, verimli bir çalışma ortamı yaratmak mümkün.
Commentaires