Ahlat Unundan Ekmek.
- Ahmet Peçen
- 2 Mar 2017
- 5 dakikada okunur
Kıymetli Babamı 1 Mart 2013 tarihinde son yolculuğuna uğurlamıştık. 4 yıl sonra onun hatırasını anmak için Kütahya Ekspress gazetesinde yayınlanan röportajımızı bir de burada paylaşmak istedim. Babamı her zaman sevgi ve özlemle anıyorum.

Emerson tarafından söylenmiş benim çok sevdiğim bir laf vardır. “Yaptıkların o kadar yüksek sesle konuşuyor ki söylediklerini duyamıyorum.” Mevlana buna “ Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün” demiş. Babamız bize söylem ile eylem in aynı olmasını öğretti. Bu ancak yaparak öğretilebilecek bir şeydir. Her zaman söylediğini yap, yapamayacağını söyleme derdi.
1929 yılında doğan babam çok ufakken babasını kaybetmiş ve 4 kardeşle birlikte annesi ile büyümüş. Bunu söylemek belki kolay ancak doğumundan itibaren çok güçlü bir baba desteği gören, her zaman onu yanımızda hisseden bizler için babasız büyümenin nasıl olduğunu anlamak sanıyorum mümkün değil.
İnsan hayatında muhtelif roller üstlenir.
Babamın ilk üstlendiği rol evlat rolü olmuş. Rahmetli babaannemin üzerine nasıl titrediğini halen hatırlarım. Onunla hiç tartıştığına yada onu üzecek bir laf söylediğine birlikte yaşadığımız dönemde hiç şahit olmadık. Babam, annemle evlendikten sonra 30 yıldan daha uzun bir süre Babaannemle birlikte yaşadılar ve her zaman örnek bir evlat oldu. Bize nasıl iyi bir evlat olur, yaparak başarıyla uygulayarak öğretti. Umarız bizler onun öğretilerinden ders almış ve ona iyi birer evlat olabilmişizdir.
Beş kardeşin tek üniversite mezunu olanı babamızdı. İstanbul hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra savcı ve avukat rolleri başladı. Çok çalışkan bir insandı. Sırasıyla Konyanın Hadim kazasında ve İzmirin Seferihisar kazasında savcılık yaptı. Azot Fabrikasında hukuk müşavirliği yaptı. Akdeniz Gübre Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptı. Sonrasında uzun bir süre serbest avukatlık mesleğini icra etti. Mesleğini her zaman çok ciddiye alır, severek yapar ve en iyisini yapana kadar çalışırdı. Çok iyi bir savcı ve çok iyi bir avukattı. Bu sayede iki dönem Kütahya Baro Başkanlığı yaptı.Bize mesleğini sevmeyi, hakkını vermeyi ve her zaman işin en iyisini yapmayı öğretti. Umarız onun çizdiği yolda bizlerde onun gibi mesleğinde takdirle anılan kişiler olarak iş yaşamımızı sonlandırırız.
Babamız İstanbul Hukuk Fakültesinde okurken Kütahyadan İstanbula gelmiş bir öğrenci olarak çok zorluklar çekmiş. Eğitim hayatı devam ederken, birlikte üniversitede okudukları ve o dönem sıkıntıları birlikte yaşadıkları arkadaşları ile bir fikir ortaya atmışlar, bir dernek kurma fikri. Kütahyadan okumaya memleket dışına giden gençlere yardımcı olacak bir dernek kurulabilir mi? Böyle bir dernek gençlerin daha az sıkıntı çekmesine ve eğitim hayatlarını tamamlamasına yardımcı olabilir mi? Bu o dönemin şartlarında son derece olgun ve ileri görüşlü bir fikir aslında. Bunu gören bazı büyükleri, bu fikri ortaya atan gençleri desteklemiş ve yoğun bir çalışma sonucunda Kütahya İlinden Yetişenler Derneği (K.İ.Y.D) kurulmuş. Babamız bu derneğin kurucu üyesi ve Başkanlarından dı. K.İ.Y.D kurulduğu günden bugüne pek çok gencin elinden tutmuş ve bugünün pek çok değerli ve başarılı iş insanının eğitim hayatında önemli bir destek olmuştur. 60 yıldan daha uzun zamandır faaliyet gösteren K.İ.Y.D bugün halen varlığını aktif bir şekilde devam ettiren en eski derneklerden bir tanesidir. İnsanlara faydalı olmak Babamızın temel felsefelerindendi. Bu dernek onun bu amacına hizmet etmesini sağlamıştır. O nedenle K.İ.Y.D ni her zaman önemsemiş ve son ana kadar dernek faaliyetlerinde aktif rol almıştır. Ölümünden bir hafta önce İstanbulda gerçekleşen K.İ.Y.D nin cimcik gününe hep birlikte katılmıştık. Orada eski dostlarla buluşma imkanına sahip olmuş ve bu derneğe ne kadar önem verdiğini son bir kez daha göstermiştir. Bizler onun açtığı bu ileri görüşlü yolda devam etmek istiyoruz. Böyle bir derneğe sahip olmanın şans olduğuna ve Kütahya ilimiz için bu derneğinin verlığının önemli olduğuna inanıyoruz. O nedenle imkanlarımız dahilinde her zaman dernek faaliyetlerine destek olmaya çalışacağız. Bu Babamızın bize verdiği önemli miraslardan bir tanesidir.
1956 senesinde sevdiği kişi ile evlendi. Annemiz 5 kardeşin ortancası. Evlendikten hemen sonra babamın savcılık mesleği nedeniyle memleketin farklı bölgelerine yolculuk başlamış ve oralarda uzun yıllar yaşamışlar. 57 yıllık evlilik hayatı boyunca Babamızın annemize karşı olan sevgisi bize her zaman örnek olmuştur. Her evlilikte olduğu gibi pek çok kez tartıştıklarını bilirim ama hiç bir zaman annemin kalbini kıracak onu derinden üzecek bir söz söylememiş yada bir davranışta bulunmamıştır. Eşini her zaman yüceltmiş ve onu kalbinde hep birinci sıraya yerleştirmiştir. O çok iyi bir eşti. Bize nasıl iyi bir hayat arkadaşı olunur rol model olarak, yaparak öğretti.
Bazı rolleri isteğimizin dışında üstlenmek zorunda kalırız. Evlat rolü gibi kardeş olmakta bunlardan bir tanesidir. Babamız 5 kardeşin en küçüğüydü. 3 ablası ve bir ağabeyi ile büyüdü. Halamlarla ve amcamla olan ilişkilerini çok iyi hatırlıyorum. Onlara karşı her zaman saygılıydı ve her zaman onların iyiliğini düşünürdü. Kendisi için faydalı bir şey gördüğünde bunu kardeşlerimle nasıl paylaşırım diye düşünür, onlarında istifade edeceği bir yol bulmaya bakardı. Kardeşlerine olan sevgisi, onlar vefat ettikten sonra aynı şekilde onların çocukları için devam etti. Yeğenlerine her zaman bir baba ilgisi göstermeye gayret etti. Onların okuması için tüm desteği verdi. Babamız çok iyi bir kardeşti. Bize bu konuda da çok iyi bir rol model oldu. 3 kardeş olarak onun bize gösterdiği yolda birbirimize destek olmaya ve sık sık bir arada olmaya gayret gösteririz.
Babamızın, okuldan, mahalleden, iş ortamlarından çok fazla arkadaşı olmuştur. Tüm arkadaşları ile olan ilişkilerine özen gösterirdi. Onun için arkadaşlık önemliydi. Hiç bir zaman maddi menfaatleri, arkadaşlıklarının, dostluklarının önüne koymamıştır. Zaman zaman bunun aksi tavırlarla karşılaşmasına ve çok üzülmesine rağmen o bildiği çizgide ilerlemeye devam etmiştir.”Dost Kazanmak ve İnsanlar Üzerine Etki Bırakmak Satanı” isimli kitap onun başucu kitabıydı ve bizlerinde okumasına vesile olmuştur. Bugün onunla uzun zamandır tanışan arkadaşlarının ve dostlarının aktardığına göre o çok iyi bir arkadaştı ve her zaman arkadaşlık ilişkisine önem verdi.
1929-2013 yılları arasında yaşadığı ömrüne çok güzel hatıralar sığdırmayı başarmıştır. Ancak aynı dönemde pek çok kişinin üstesinden gelemeyecek büyüklükte acılarada şahit olmuştur. Babam ilk evladına 1957 senesinde sahip olmuş ve yine ilk evladını 1959 senesinde talihsiz bir kazada kaybetmiştir. Evlat acısı sanıyorum bu dünyada yaşanabilecek acıların en büyüklerindendir. Buna rağmen bu acının da üstesinden başarıyla gelmiş, sonrasında 3 evlat sahibi daha olmuştur. Babamızın bize öğrettiği en önemli tavırlardan bir tanesi olaylar karşısında olumlu olabilmektir. Hayata her zaman olumlu tarafından bakar ve her zaman bardağın dolu tarafını görmeye çalışırdı. Fakat bu hiç bir zaman boşvermişliğe yada vurdumduymazlığa sebep olmamıştır. Liseye başladığımız dönemde bizleri çok değerli bir yazar ve kitabı ile tanıştırmıştı. Önerdiği kitap Dale Carnegie nin “Üzüntüyü bırak yaşamaya bak” adlı eseriydi. Bu kitabı 3 kez okudum. Babamız sadece okumakla kalmamış, bunun bir hayat felesefesi olarak uygulamıştır. Hiç bir zaman onun söylendiğini yada şikayet ettiğini duymadım. Bir sorunla karşılaştığı zaman şikayet etmez yada neden benim başıma geliyor diye düşünmez, en iyi şekilde çözmek için ne yapılması gerektiğini düşünür ve uygulamaya geçirirdi. Son dönemde pek çok kez hastahaneye yatmak zorunda kalmıştı. Ancak bir kez bile hastanede yatarken söylendiğine yada dert yandığına şahit olmadık. Hep gülen yüzü ile bizleri teselli etmeye çalışırdı. Bugün onun sayesinde bizlerde olumlu düşünme ve sorunların üstesinden gelme yeteneğine sahip olduk.
Babamız bizlere imkanları dahilinde verebileceğinin en iyisini vermiştir. Okumaya ve bilgi sahibi olmaya çok önem verirdi. 5 kardeşin tek üniversite mezunu olan Babamız hepimizin okuması ve üniversite mezunu olması için gayret göstermiştir. Fiziksel olarak her zaman birlikte olmamız mümkün değildi fakat her zaman babamın desteğini yanımda hissetmişimdir. O çok iyi bir babaydı. Ne mutlu bize ki bunun kıymetini kaybettikten sonra değil her zaman bildik ve her zaman ona verdiğimizin değeri göstermeye gayret ettik. Bugün onun bize öğrettikleri doğrultusunda benim hedefim kendi oğluma onun bana yaptığı gibi bir babalık yapabilmektedir.
Tüm bu rollerin üzerinde hepimizin üstlendiği çok daha geniş bir rol var, oda insan olmak. Babamız çok iyi bir insandı. Her zaman nasıl faydalı olabilirim diye düşünür ve çoğu zaman bir yolunu bulup o yönde aksiyon alırdı. Onun öğrettiği gibi doğru insan olma yolunda üzerimize düşenleri yapabilirsek ne mutlu bize.
Aydın, çağdaş ve milliyetçi bir insandı. Yaşlanmıştı ama ihtiyarlamamıştı. Sürekli okur ve son ana kadar kendini geliştirmeye gayret ederdi. Çok ufak yaşlarda okumaya başladığı için derin bir bilgi birikimine sahipti ve bunu sohbet ortamlarında paylaşmayı çok severdi. Her zaman gelişmeleri takip etmeye çalışırdı. Deneyimlerini sadece bizlerle değil daha geniş kitlelerle paylaşabilmesi için bundan 5 sene önce kitap yazmasını istemiştik. Bilgisayarda anılarını yazmaya başladı ve bunları toparlayarak 2009 senesinde kitap projesini hayata geçirdik. Bizlere bıraktığı bu değerli eserin ismi “Bir Cumhuriyet Savcısının Gözünden Anadolu - Ahlat unundan ekmek”.
Dolu dolu yaşanmış 83 yıl hakkında daha fazla bilgi almak ve deneyimlerden faydalanmanın en güzel yolu şüphesiz bu eseri okumak olacaktır.
Bundan sonrası için bizlerin hedefi onun bize gösterdiği yolda ilerlemek ve onun gibi bu dünyada kalıcı ve bizden sonraki nesillere faydalı olacak eserler bırakabilmektir.





































Yorumlar