top of page

Liderin Mirası


ree

Bugün 10 Kasım 2021. Saat 09:05 de bir kez daha gözlerim doldu ve tüylerim diken diken oldu.


1938 senesinde yani bundan 83 sene önce aramızdan ayrılan, benim yaşarken hiç görmediğim ama hakkında çok okuduğum bir Lidere saygı duruşunda bulunmak için saat 09:05 ayaktaydım. Siren sesleri altında benim gibi Türkiye’nin her yerinden milyonlarca insanın ayakta saygı duruşunda bulunduğunu, arabasını durduran şoförlerin araçlarından çıkıp ayakta durduğunu, 7 den 77 ye her yaştan, her inanıştan, farklı ortamlarda büyümüş ve çok farklı kültüre sahip insanın hiçbir zorlama ve tehdit olmaksızın, tamamen içten gelen sevgi ve saygı ile bu davranışı sergilediğini gördüğüm için inanın tüylerim bir kez daha diken diken oldu.


Neredeyse bundan 100 yıl önce ortaya koyduğu vizyonu koca bir ulusa sahiplendirmiş bir #Lider! Vizyona bakarken onu sadece bir hedef ya da söylenmiş bir cümle olarak görmemek gerekir. Hangi koşullarda ve nasıl bir ortamda söylendiği de çok önemlidir. O zaman ülkenin içinde bulunduğu koşullarda “Tam ve Bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti” vizyonunu dillendirebilmek, buna inanmak ve tüm ulusu buna inandırarak gerçekleştirene kadar peşinden sürükleyebilmek üstün bir #Liderlik örneğidir. İnsanlar vizyonu satın almadan önce onu hedefleyen ve takip edecekleri Liderin kim olduğuna bakarlar. Elbette Mustafa Kemal bu vizyonu ortaya koyana kadar, göstermiş olduğu askeri ve diplomatik başarılar elde etmesi ile, pek çok muharebeden başarı ile çıkması ve ülke sınırlarını savunmak için canla başla mücadele göstermesi ile kendini kabul ettirmiş bir Liderdi. O kadar büyük başarılara imza atmıştı ki, işgal güçleri ile yapılan çetin pazarlık altında hangi ülkenin boyunduruğu altına girileceği tartışılırken o bunların hiçbirini kabul etmemiş ve yeni bir Türkiye Cumhuriyeti vizyonunu ortaya koyabilmiş, toplumun büyük kesimini de buna inandırabilmiştir.


Liderliğin ölçüsü Liderin bıraktığı etkidir. Sadece etki perspektifinden baktığımızda Dünya çapında etki bırakmış, yaşarken görmediğimiz ama ismini bildiğimiz pek çok Lider sayabiliriz. Lenin, Gandi, Hitler, Churchill, Stalin, Mussolini, Fidel Castro bunlara sadece birkaç örnek. Bu Liderlerden Mustafa Kemal Atatürk’ü ayıran çok önemli bir özellik var. John Maxwell Liderliğin reddedilemez 21 yasasının en son yasasını “Miras yasası” olarak belirlemiş. Elbette bu kadar deneyimli bir Liderlik Gurusu için bu bir tesadüf değil. #Miras yasası (Law of Legacy) bize Liderin temsil ettiği değer ve ilkelerin önemini vurguluyor. Kendisi gittikten sonra arkasında ne bıraktığının, kendinden sonrakilere nasıl bir miras bıraktığının ve bunu nasıl bıraktığının çok önemli olduğunu, Liderin asıl bu Miras ile anılacağını bilmesini gerektiğini söylüyor.


Mustafa Kemal Atatürk miras yasasının en iyi örneğini sergileyen, kendisinden sonra ne olacağını ve nasıl olması gerektiğini de planlamış, bunu da söylediği sözler ve gerçekleştirdiği icraatları ile gitmeden önce tüm toplumla paylaşmış bir Liderdir. O ortamda, o kadar sorunla mücadele ederken #Nutuk gibi bir eseri kaleme alması, tarihi kayıt altına almanın değerini ve geleceğe miras bırakmanın önemini vurgulaması açısından eşsizdir.

İnandığı vizyona ulaşmak için hiçbir fedakarlıktan çekinmeyen, vizyonu ve onun devamını, kendi canının dahi önüne koyabilen bir Liderdir Atatürk.

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. “ diyecek yüksek cesarete ve özgüvene sahip çok az Lider gelmiştir Dünyaya.


“Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı, varolmalarının yegâne koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır. Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır. “ diyerek bağımsızlığa verdiği önemi vurgulamış ve bunu gelecek nesillere bir miras olarak bıraktığını ifade etmiştir.


Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde pek çok farklı etnik altyapıdan gelmiş insanların olduğu bilinci ile, hiçbir azınlık grubunu rencide etmeden hepsini kucaklamıştır. “Ne mutlu Türküm diyene” bir milletin şövanist söylemi değil, tüm tarafları kucaklayan bir üst kimlik yaratmanın söylemidir. Topluma bırakılan çok önemli bir mirastır.


Ben ilkokulu Kütahya #Atatürk İlkokulunda okudum. O zaman bize Atatürk’ün gençliğe hitabesini okuturlardı ve ben ezbere bilirdim. Üzerinden geçen bunca yıldan sonra ezbere bildiğim o hitabenin gerçekten ne anlama geldiğini çok daha iyi kavrayabiliyorum. Düşünebiliyor musunuz bir Lider “Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti” vizyonu ortaya koyuyor, onu toplumla birlikte çok zor şartlar altında gerçekleştiriyor ama yetmiyor, kendisinden sonra gelecek nesillere o vizyonun yarattığı değerlere nasıl sahip çıkması gerektiği ile ilgili yol gösteren bir söylemi de miras olarak bırakıyor.

“ Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”


Bu kısacık hitabe içinde o kadar büyük anlam barındırıyor ki nasıl bir dehanın ürünü olduğuna her okuduğumda şaşırıyorum. Tek keşkem bu büyük Lideri yaşarken görebilmek olurdu ama atam buna dahi gitmeden önce cevap vermiş.

“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.”

Bu mirasın sahipleri, bugün hür ve özgür yaşamalarını, böyle güzel bir ülkeye sahip olmalarını, Türk kimliğinin bir parçası olmanın haklı gururunu yaşamalarını Atatürk’e borçlu olduklarını biliyorlar. Onun bıraktığı mirasın ne kadar değerli olduğunun ve bedeli ne olursa olsun korumaları gerektiğinin farkındalar.


İşte bu yüzden her yıl 10 Kasım’da saat 09:05 de dünyada eşi görülmemiş şekilde, Türkiye’nin her noktasından milyonlarca insan, bu büyük Lidere bıraktığı miras için minnet ve özlemle, sevgi ve saygısını göstermek için bir dakikasını ayırıyor. Bunu 83 yıldır yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz.


Ve her yıl benim gözlerim dolacak ve tüylerim diken diken olacak…

 
 
 

Yorumlar


Featured Posts
Recent Posts
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Classic
  • Twitter Classic
  • Google Classic
bottom of page